Anksiyete, algılanan ve henüz gerçekleşmemiş, yakın gelecekte beklenen bir stres unsuruna karşı duyulan kaygı durumudur.
Varsayalım ki yakında gerçekleşmesini beklediğin bir olay var ve bu daha gerçekleşmeden kaygılanıyorsun, soğuk terler atıyorsun ve/veya nefes alışverişin değişiyor. Tebrik ederim, anksiyeten var.
Biliyorum, biraz Google’da arattığın herhangi bir ağrının nedeni olarak çaresiz ve ölümcül bir hastalık teşhisiyle karşılaşmak gibi oldu bu. Fakat doğru: Anksiyeten var senin ama bunun seviyeleri var.
Örneğin okul dönemini hatırla ve bir sınava gireceğini düşün. Çok iyi olmadığın bir derste sınav öncesinden her ne kadar çalışmış veya hazırlanmış olsan da gerilimden ve umutsuzluktan ismini bile unutursun ya… Hah, işte o an anksiyete. Bunu her insan yaşamıştır çünkü zaten kötü olduğu bir derste gerçekten okumak niyetinde olan bir insan yine kötü bir sınav geçirebileceğini tahmin edebilir.
Fakat yeni yürümeyi öğrenen bir çocuğu düşün. Koltuğun üstünde dengesiz adımlar atarak koltuğun kenarına koştuğunda anksiyete yaşamaz o çocuk, biraz sonra düşeceğini farkında dahi olmadığı için.
Yani anksiyete aslında farkındalıktan doğan bir durum.
Anksiyete yaşıyorsan tebrikler; farkındalığı yüksek, algıları gelişmiş müthiş bir insansın.
Bir de korktukların bir bir başına gelmiyor mu, işte o zaman anksiyete iyice azar. Anksiyete kendinden geçer, bayram eder, 40 gün 40 gece düğün yapar.
Kurtuluş yok mu? Yok.
Hiç mi yok? Var.
Sade, yalnız, kimsesiz, beklentisiz bir hayat. Standartları olan, özsüz, yurtsuz, kariyersiz, başarısız. Ama onu da kabulleneceksin. Diyeceksin: “Ben başaramadım, bu bana yeter.” Yoksa baş verir “Ulan ben yalnız mı öleceğim, dünyaya bir çivi çakmadan” kaygısı.
Yaaa kolay değildir öyle.
Diğer bir yol da her zaman, her duruma hazır olmak; her konuda tereddütsüz, güçlü olmak. Sabah kalktın gittin işe, her şeye hakimsin, kusursuz, hatasız, öngörülü, az yakan bir makine misali her işini uygun sürede azami kalitede yerine getiriyorsun. Eve geldin, müthiş bir eş, kusursuz bir babasın. Maddi manevi her şeyi seriyorsun ayaklarına ve herkesin güvenini hissediyorsun. Yetmedi akşam da seçtiğin herhangi bir spora gidiyorsun ve mükemmel, yüksek verimlilikte bir antrenman yapıyorsun. Beslenmen tabii ki kusursuz ve sonuç olarak da inanılmaz fit ve sağlıklısın.
Bu kadar basit ya: Ne gelecek kaygısı olur, ne sağlık kaygısı olur, ne huzur kaygısı olur. Oooooh.
Yani anlayacağın:
Kurtuluş yok mu? Yok.
Hiç mi yok? Var.
Yapabilirsen var.
Ya yapacağız ya batacağız. Ama deneyeceğiz. Olmadı mı? Gemimizle beraber dümeni bırakmadan dik batacağız.
Bak, o zaman da anksiyete kalmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder