Nemli bir ortamda korunaksız kalan demir paslanır, deniz seviyesinde su 100 santigrat derecede kaynar ve her insan doğduğu andan öldüğü ana kadar her saniye ayni miktarda biraz çürür. Lakin bazı anlar vardır bir saniyede hatta bir salisede bir insan tamamen çürütür, kalbi atmaya devam etse de ciğerleri çalışsa da o aslında çürümüştür. Bazı şeyler vardır bilim ölçemez, göz göremez, kulak duyamaz ama gönül hisseder. Öyle bir anın ne zaman geleceği meçhul lakin bir gün geleceği kesin. O vakte kadar her anın kıymetini bil, her iyi ve hatta kötü zamanın bir gün son bulacağını bil ve tadını çıkar. Gün gelecek bütün sevdiklerin gidecek ya da sen gideceksin, uykunda görsen kabustur diyeceğin bütün ayrılıkları yaşayacaksın. Sevdiğin günün de sevildiğin gününde sayısı kısıtlı.
Boşa harcama vaktini, şu an bunları okumaya dahi harcama vaktini, değmez okumana, fakat ben yazmasam olmazdı. Boğulurdum basitçe kendime ettiğim yalanların içinde. Atlardım bir kez daha o uçurumdan melankolik ruhumun derinlerine. Nasılda çekiyor beni karanlık, mutsuzluk, nasılda cilve yapıyor çaresizlik. Kaybedecek bir şeyinin olmaması, ardından ağlayanın olmayacağını bilmek, kaybolsan arayacak birinin olmaması... nasılda cezbediyor o özgürlük. Şikâyet ettiğim yalnızlığımı özlüyorum içinden kaçtığı kafesi özleyen bir muhabbet kuşu gibi. Hiçbir mahkûm demir parmaklıkları özler mi? Alışılmış çaresizlik benimkisi. Biliyorum berbat biliyorum acı biliyorum sonu yok ama lanet olsun özlüyorum kimi geceleri o umutsuzluğu. Delirdim mi ben? Allahtan belamı mı diliyorum? Anlamsız olduğunun o kadar farkındayım ki deli teşhisini kendim koyuyorum kendime aklı selim bir şekilde. Huzur içinde huzursuz oluyorum kaybetme ihtimali geliyor durduk yere aklıma dengem kayıyor. Güzel günler geçirdikçe bir gün sonu gelir mi acaba korkusu artıyor içimde. Yalnızlığa tüpsüz dalarken yoktu bu endişeler, her şeyden umutsuz günü kurtarmaya çalışan bir serseri iken yoktu bu kaygılar.
Ne zormuş mutlu olmak? Mutlu kalmak. Hiç olmadığı kadar saçmalıyorum farkındayım. Başkasına bu kadar yapıcı kendime gelince neden bu kadar kırıcı oluyorum sorma, sen hiç sorma bunu çünkü sende benim gibi olmasan okumazdın buraya kadar. Alırdın ilk kısımdan motivasyonu kaçardın ama kaldın çünkü sende biraz arabesksin kabul et. Sapla samanı ayırdığımıza, pervasızca farkındalıklarının eksikliğinden ötürü şartsız mutlu olabilen insanlardan kendimizi üstün görüp kendimizi tatmin ettiğimize ve aslında içten içe o insanların hayata karşı pozitif duruşlarına gıpta ile baktığımıza göre burada kapatabiliriz. Değmez çünkü bu kadar iç savaşa hayat kısa kendinizi affedin. Bende deneyeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder