8 Eylül 2018 Cumartesi

Milad

Bugün yine günlerden hergün. Aynı güne uyanırım her sabah.
Her akşam bir meyhane açılır gözlerimde, bütün kadehlerin senin şerefine kalktığı.
Geceler okyanusun dibi, soğuk, karanlık ve ben bir soluk sen ararım çaresizce.
Vuslatı beklemek böyle birşey, miladı beklemek böyle birşey.

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Anlam içermez

Canımdan can almaya, etimden et koparmaya geldiler. Ne ilk gelişleriydi ne son. Gelirler arada bana alırlar son gelişlerinden bu yana kurup büyüttüklerimi. Kimi zaman en sevdiklerimin siluetinde kimi zaman en nefret ettiklerimin yüzüyle. Kimi zaman istila ettiler gitmediler haftalarca kimi zaman vurup geçtiler döşümde koca bir boşluk bırakarak. Yani demem o ki kaybetmeye alışkın bir Adam yazıyor bunları. Öylesine alışkınım ki artık sadece ne şekilde geleceklerine merak duyuyorum. Aklımda senaryolar kuruyorum hiçbiri mutlu son ile bitmiyor artık, ve gel gör ki aklıma gelen herdefasında başıma geliyor. Benimde hep sonradan gelir aklım başıma. Olabilecek güzel şeyler güzel anlarda geliyor elbet aklıma ama hernedense yakıştıramaz olmuşum kendimi o resime. Cirkine ne yakışır zaten. Geceye uyanıyorum her sabah, üzerimden ölü toprak yorganımı atıyorum bir kenara ve dudaklarım benden bağımsız bir türküye giriyor. Aklımda kimi zaman bir ud eşlik ediyor kimi zaman bir bağlama veya mutlaka bir klarnet. Ama bazı şanlı sabahlar nadiren bir şiir geçer yüreğimden, Atilla Ilhan dan üçüncü şahsın şiiri. Hayret etmiyor değilim bende dili bukadar neşeli birinin kaleminin bukadar kara olmasına. Nekadar anlamsız satırlar nekadar anlamsız cümleler yığını bu böyle. Halbuki herşeyin özeti eline Kadehini alıp yudumundan önce bardağın içine bakarken sorduğun o soru ve cevabı.

Umuda dair bir umut, yok mu? Peki tamam....

9 Nisan 2018 Pazartesi

Hayat Cambazı

Ilhamı acı olan insanın hayatı iki dağanın arasına gerilmiş bir ipin üstünde cambazlık yapmaya benzer. Ayağı yalındır her adım acıtır kanatır ayağının altını. Kan kokusuna gelmiş aç aç düşmesini bekleyen akbabalar uzaktan izler gidişatı. Küçük yaşta öğrenirler acıya rağmen dengede durmayı herşeye rağmen sakin kalmayı. Çektiği acıyı yaşadığı tehlikeyi bilmeyenler zayıflık olarak görürler sakinliğini. Nezaman ki duruma alışır gibi olurlar sırtlarına gökten bir yük biner, dengesini alt üst eder aşırı ağırlıktan dolayı ip ayağını daha derin keser. Sendeler bazen düşecek gibi olur sakinliğini kaybeder. Ama düşmez bu tür insanlar çünkü inat onların en temel karakter özellikleridir. Kimi zaman başına bela açan çoğu zaman mutluluktan eden inat ama aynı zamanda hayatta yani ip üstünde tutan inat. Her yüklerinin artmasında bir sendeleme dönemi daha geçirirler herkes düştüğünü zannederken onlar geri toparlar. En güçsüz kaldıklarında akıllarına düştükleri zaman onlar yere çakılana kadar ki sürede duyacakları kahkalar gelir ve sınırlarını aşarlar. Ama en nihayetinde onlarda sadece ölümlü insandırlar. Yaşlanan, yorulan, beli bükülen, gözlerinin önüne kara perdeler inen. Gün gelir sırtlarındaki yükten duydukları yorgunluktan nereye adım attıklarını bile bilemeyecek göremiyecek hale gelirler. Ve işte o zaman bir zamanlar yakındıkları acı onların yörüngesi olur. Attıkları adım acıdığı sürece ayaklarının altından akan kanı hissettikleri sürece doğru adımı attıklarını anlarlar. Acı ilham vermeye başlar o andan itibaren. Yaşadıklarını hissettiren tek şeydir. Geldikleri yolu sembolize eder o acı. Gurur duyarlar çektikleri acılarla arkalarında bıraktıkları kan izleriyle. Dönüp geriyi düşündüklerinde ise acının hayatlarının başından beri yanlarından ayrılmayan tek şey olduğunu farkederler ve şikayet ettikleri günlere lanet ederler.