18 Ocak 2016 Pazartesi
Karabasan
Aynada kendi gözlerinin içine bakarak konuşmak nede zor. Yalan sölüyemiyor insan. O gözlerin ne anlama geldigini biliyor çünki. İçindeki hep sana karşı gelen ses yükseliyor gülerek bütün gerçekleri vuruyor yüzüne saniyenin bindebiri kadar kısa bir anda. Kalp atışın hızlanıyor güzel güzel kendini inandırdığın yalandan duvarlar parçalanıyor uçsuz bucaksiz bir alanda buluyorsun kendini, soğuk, ıssız, yalnız, tehlikeli. Diz çöküyor ruhun gerçeklerin önünde yalanlarını sürekli tekrarlıyor kendine, başkasını değil kendini aldatmaya çalışıyor, kendisini mutlu edecek yalanlar söylüyor, görmesinin gerektiği yönlere çeviriyor gözlerini, duymasının gerektiği seslere açıyor kulaklarını. Yalandan pis bir hayat yaşıyor insan. Kendisiyle barışmayı marifet ve övünelecek birşeymiş gibi anlatıyorlar. Saçmalık neden barışayım böyle çirkin birşeyle, hiç iyiliğimi istemiyorki, koşarken çelme takıyor, zihnimi başkalarıyla bunlatıyor. Öfke, kin ve nefret besliyorum kendime hatalarım deli ediyor beni, sanki başkası yapmış gibi inanamıyorum. Bukadar aptal olmayı nasıl başarıyorum. Bin defa yapma desemde kendime yine kendimi o hataların içinde buluyorum. Göğüsümün sağ tarafında bir başka benin kalbi atıyor gibi. Birisinin bosverdiği şeylere diğeri sinirleniyor. Yastığa kafayı vurduğumda bitmek bilmeyen acımasız bir savaş kopuyor içimde. Acı hisseder bazen insan nerede desen tarif edemez, acı bazen heryerdedir. Gece uyurken göremediğin ama hissettiğin bir el girer bazen göğüs kafesine, kalbini alır avucuna söküp koparmaya çalışır nefesin kesilir, terler içinde uyanırsın. Kanlanmış gözler puslanır acır açılmaz, onlardan akan yaşlar yanağında kaybolur sade izi kalır, gülmeyi yalan bilmiş gözlerin kenarları kırışır, kendin için gülemez olursun. Bumudur ölmek?!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)